Eurovision‘u arenadan izleyenlere hep aynı soru sorulur: “Arenadan izlemek mi yoksa televizyondan izlemek mi daha  heyecanlı?”. Bu sorunun cevabını yıllarca aradım ve giden arkadaşlarıma defalarca sordum. 2014 yılında ise sorunun kesin cevabını bizzat yaşayarak öğrendim…

Eurovision  atmosferini yaşamak her fanın rüyası. 2003 yılından bu yana yılın 365 günü takip ettiğim bu yarışmaya gitmek ancak tam 11 yıl sonra kısmet oldu. Yıllarca ekran karşısından  yarışmayı izlerken salondaki atmosfere her defasında hayran kaldım. Özellikle sahne, slogan, logo ve şarkılarıyla favori Eurovisionum olan 2010 yılında seyircinin gösterilerde daha aktif yer almasıyla ben daha fazla büyülendim.

Kendi halinde ve internete o yıllarda ulaşması biraz zor olan bir vatandaş olarak televizyon dünyası hakkında çok fazla bilgi sahibi değildim. Şöyle bir örnek vermek gerekirse ben arenada gerçekleşen her şeyin seyircilerin o an tek yürek olarak gerçekleştirdiğine inanıyordum (Bknz: İsveç’in 2010 yılındaki performansı sırasında tüm arenanın olaya dahil olması). O kadar inanıyordum ki bazen  “Vay anasını işte Eurovision ruhu budur!” deyip gözlerimin dolduğunu hatırlıyorum (Tabi şu an o günleri hatırlayıp gülüyorum.).
Efendim öncelikle Eurovision‘a gittiğinizde bir gerçekle yüzleşiyorsunuz: BU BİR TV ŞOVU.
Evet bir televizyon şovu. Yani ordaki esprilerde  tutun kazalara kadar hepsinin provası defalarca yapılıyor.

20140507_221516.jpg

Her şey planlı, her şey!

Ayrıca o arenadaki seyirci yönetiliyor. Bir örnek vermek isterim; 2010 yılında İsveç’in performansını hatırlayın. Arenadaki herkes ellerindeki ışıkları sallıyordu. Saf bir Eurovision izleyicisi olarak onun gerçekten içtenlikle yapıldığını hatta herkesin onu desteklediğini düşünmüştüm. Dahası sırf bu yüzden tüm şov boyunca İsveç’in birinci olacağını düşündüm. Ancak finale dahi çıkamadılar…

İşte bu noktada 2014 yılında Sanna‘nın performansı sırasında ben o  geceyi hatırlayıp güldüm. Sanna‘nın performansı öncesinde arenadaki büyük ekranlardan seyircilere “Cep telefonlarınızın flaşlarını açın” şeklinde anonslar yapıldı. Tüm bunlar yani hem her şeyin provasının yapılması hem de Eurovision ruhunun anonslarla sağlanmaya çalışılması elbette benim için büyüyü bozdu.

20140510_220729.jpg

Sanna’nın şovunun bir parçası olan seyirciler

Peki arenada mı yoksa televizyonda mı izlemek?

Öncelikle şunu belirtmeliyim: Eurovision‘daki her şey televizyon seyircisini memnun etmek için planlanır. Arenanın içerisinde olan herkes ise figürandır. Yani TV izleyicisi için hazırlanan şova katkıda bulunmuş oluyorsunuz. Orada çok farklı bir havanın olduğu elbette gerçek. Birincinin açıklandığı anda tepeden yağan konfetilerin altında kalmak (Hala saklarım.) sanırım ben en sevdiğim anlardandı.

Ama elbette arenadan izlemenin sinir bozucu yanları mevcut (“Ne olabilir yeaaaaaa?” diyenler elbette vardır ama şunu hatırlatmak isterim: İLK KEZ GİDİYORSANIZ ARENADAN İZLEYİN!):

-En başta biletler pahalı oluyor ya da bulunmuyor. Misal en önde ayakta durulan alan sadece OGAE üyelerine özel paket olarak satılıyor. Sonrasında onlar OGAE üyesi olmayan fanlara paketi bozarak satıp deli paralar kırıyor. (Bahsettiğim biletler büyük final biletleri, yarı finaller için daha kolay ve ucuza bilet bulabilmek mümkün).

20140510_130113

Eurovision’u donmadan izlemenin yolu 🙂

-Bir diğer sorun yer kapma sorunu. En önde olmak istiyorsanız arenaya en önce girmeniz gerekiyor 2×2=4! Bunun için kapılar açılmadan yaklaşık 2 saat öncesinden kuyruğa girmeniz gerekli. Misal kapılar 19.00‘da açılıyorsa 17.00‘de kuyruğa girmeniz gerekiyor. Ayrıca arenaya girdiğinizde yayın saatine kadar beklemeniz gerekli. Yani neredeyse 8 saatlik bir süre boyunca ayakta oluyorsunuz,

-Temel ihtiyaç sorunu: açlık ya da ne bileyim ihtiyacınızı giderme gibi bir lüksünüz yok. Çünkü yerinizden ayrıldığınız anda kaptırmış oluyorsunuz. Bunun için yapmanız gereken şey Terry Wogan’ın dediği gibi: dikkatli ölçüde sıvı tüketmek ve doyurucu şeyler yemek! İçeriye girişte içecek ya da yiyecek bir şeyler elbette alabilirsiniz ancak çantanızdan çıkartmanız o kalabalıkta neredeyse imkansız 🙂

*Bu arada küçük bir not: ayakta izlemek yerine tribünleri tercih edebilirsiniz. Tribünlerde izlediğinizde sabit bir koltuk numaranız olduğu için yukarıdaki sorunları kolayca aşabilirsiniz.

-İspanyol Fanlar: Kimse kusura bakmasın İspanyol fanlar için ayrı bir başlık açmak zorundayım. Çünkü gerçekten büyük sorunlardan birisi. Bunun için İspanya bayrağı gördüğünüz alanlardan mümkünse uzak durun. Zira yarışma başladığı andan itibaren kendinizi bir futbol maçında hissetmeye başlayacaksınız. Allah’ım ne sloganlar, ne çığlıklar! Özellikle İspanya’nın parçasında! Bana güvenin ve uzak durun.

IMG_20150518_211148.jpg

Press Center rahatlığı tam olarak bu işte! 

Eee gittik nerde izleyeceğiz?

Başta dediğim gibi eğer ilk gidişiniz ise hevesinizi almanız için şiddetle BÜYÜK FİNALİ arenadan izlemenizi öneriyorum ama ilk değilse ve akrediteniz var ise “Press Center” dediğimiz basın merkezinde izlemek daha keyifli oluyor. Ev sahibi ülkenin verdiği ikramlarla, sevdiğiniz insanlarla ayaklarınızı uzatarak izlemek ve ardından koşa koşa “Winner’s Press Conference“a gidebilmek için mutlaka basın merkezini tercih etmenizi tavsiye ediyorum!

Eurovision’a nasıl giderim?

Bununla ilgili yazımıza buradan ulaşabilirsiniz.


2014’ten anlattığım detaylara ilişkin bazı kareler: