Öncelikle tüm Türk fanlardan özür diliyorum. Ülkemle ilgili bir haberi doğrudan Türkçe olrak paylaşmadığım için. Şimdi sizlere Şenol Göka ile olan görüşmemizin detaylarını aktaracağım. Baştan şunu söylemek istiyorum yazımızda olumlu bir şey yok. İyi okumalar…Sanırım bugün oldukça şanslı bir günümdü. Bir gün öncesinde EBU Eurovision kurallarını değiştirmiş gecesinde röportaj ayarlamak için Sayın Göka’ya ulaşma yollarını araştırıyordum. Bende çoğu Türk fan gibi Türkiye’nin dönebileceğini düşünüyordum. Tüm araştırmalarıma rağmen Sayın Göka’nın mail adresine ulaşamadım ve faks çekmeye karar verdim.

Sabah okula gittim (Pamukkale Üniversitesi). Öğle yemeğinden dönüşte okulun kongre ve kültür merkezinin dışında kocaman bir afiş gördüm. Afişte önce futbolcu Rıdvan Dilmen’i daha sonra Sayın Göka’yı farkettim.

Dilmen ve Göka Gençlik ve Spor Bakanlığının “Tecrübe Konuşur” programı kapsamında üniversitemize söyleşiye gelmişti. Afişin tarihi ve saatini kontrol ettim “19 Şubat 14.00” yazıyordu. Saate baktığımda tam 14.01 idi! Hemen koşarak salona oradan yönetime uğradım. Ama maalesef yönetimden aldığım cevap olumsuzdu. Kendisi protokoldeydi ve ona ulaşmak imkansızdı.

Söyleşi başladı ve sabırla sonuna kadar dinledim. Soru-cevap kısmı geldiğinde sonunda sıra bana geldi. Ancak ben kameramı açana kadar mikrofonu yanımdaki engelli bir vatandaşa verdiler sorumu soramadım 🙁 Kafamda iki soru vardı esasında:

-Türkiye’nin yeni oylama sistemine bakışı ne?

-San Marino’yu temsil edecek olan Serhat hakkında diyecek bir şeyleri var mı?

Sınırlı sayıda soru aldıkları için sorumu soramadan yayın bitti. Sabırla bekledim ve fotoğraf çekimlerine sıra geldi. İşte ne olduysa o anda oldu. Direkt sahneye atladım (Bunu nasıl yaptığımı bilmiyorum :D). Selfie çekilme bahanesiyle muhabbet etme şansım oldu.

Evet gelelim aramızda geçen muhabbete:

İlk sorduğum şey şu oldu:

“EBU dün Eurovision Şarkı Yarışması sistemini değiştirdiğini ilan etti. Yeni sistem hakkında ne düşünüyorsunuz geri dönecek miyiz?”

Verdiği cevap ise oldukça netti (Ben cümlemin başında “Eurovision” dediğim an Sayın Göka mimikleriyle zaten belli etmişti tavrını):

“Biz kendilerine bazı öneriler sunduk. Konuştuk. Onlar kabul etmedi. Artık yapacak bir şey yok.”

Yanıt tatmin etmedi ve şunu sordum:

“Efendim yani dönmüyoruz ve dönmeyeceğiz değil mi?”

Ve yanıt geldi:

“Hayır Eurovision Şarkı Yarışması’na dönmüyoruz ve dönmeyeceğiz.”

Yukarıda anlattığım gibi durum ve karar oldukça net. Türkiye Eurovision’a dönmedi ve dönmeyecek. Artık bunu kabullenmemiz gerekiyor.

Söyleşideki konuşmasından çıkarttığım ve aklımda kalan cümle şu oldu:

“TRT kurumu bir projeyi desteklememiz için kamu yararına olması gerekli.”

Kamu yararından kastı TRT’de yayınlanan tarih içerikli (Diriliş, Yunus Emre) gibi diziler. Hatta TRT dizileriyle (mini diziler, tarihi dizler vs) yurtdışına açılmak istiyor. Bunun dışında teknolojiye bağlı olarak yapılan iyileştirmeler.

Bunun dışında kendisine şunu söyledim:

“TRT olarak gerçekleştirdiğiniz Türkçevizyon (Denizli’de her yıl gerçekleştirilen TRT’nin düzenlediği Türkçe şarkı festivali) gibi organizasyonlarınız oldukça büyük yankı uyandırmaya başladı. Eurovision bunların ikamesi diyebilir miyiz? Ona mı yöneliyoruz?”

Gelen cevap:

“Aynen bak artık öyle yarışmalar var ve daha da iyi olacak. Kendimizi geliştireceğiz.”

Gelen mesajlarınızda herkesin sorduğu bir diğer soru ise Sayın Göka’nın bana karşı tavrı ile ilgili.

Efendim Sayın Göka oldukça samimi. Söylediği sözler bir Eurovision fanı olarak beni üzse bile bunu doğrudan oyalamadan (daha fazla bizlere hayal kurdurmadan) söyledi. TRT’nin politikası doğrudur ya da yanlıştır. Bunu bizlerin tartışması bir şey ifade etmiyor.

Eurovision fanı olmak için illa ülkenin Eurovision’da olması gerektiğini düşünmüyorum. Eğer Türkiye’nin Eurovision’da olmadığı süre boyunca heyecanımızı kaybetmezsek herkese gerçek fanlar olduğumuzu göstermiş olacağız!

ÖZETLE:

“Aynur Aydın Erevizyon’a gitmeyecek.”

“Türkiye Yurovizyon’a dönmeyecek.”

Azerbaycan kazansa bile…