Eurovision 2016’dan “1944” isimli şarkıyla zaferle dönen Jamala 17 Ağustos’ta İstabul Harbiye Açıkhava Sahnesi’nde konser verecek. Sabah’a verdiği röportajda konuşan Jamala 17 Ağustos’ta sahneyi Eurovision birincimiz Sertab Erener ile paylaşacağını açıkladı…

Sabah Gazetesi’ne verdiği röportajda müjdeyi veren Jamala hakkında merak edilenler hakkında da konuştu. İşte röportajın tamamı:

1944 sadece Eurovision’u kazandığınızşarkının adı değil… Özel biryıl sizin için… 1944 yılında ailenizbir dram yaşadı. Yaşananlar ailenizio dönem nasıl etkilemiş, biraz anlatırmısınız?
Küçük bir kız çocuğuyken büyükannemin bana anlattığı hikayeden etkilenerek yazdım 1944’ü. Şarkım Sovyetler Birliği tarafından, Orta Asya’ya sürgün edilen Kırım Tatarlarının yaşadığı dramı anlatıyorum. Onları hayvanlar gibi tren vagonlarına koyarak haftalarca su ve yiyecek vermeden sürmüşler. İçlerinde ölenler olmuş, cesetleri geçtikleri yollara atılmış. Büyükannem de kızını kaybetmiş. Bu şarkıyı her söylediğimde bu içimi acıtıyor. Çok büyük bir sorumluluk hissediyorum. Bu çok önemli ve bu şarkıyı tüm Kırım Tatarları ve sürgün nedeniyle acı çekenler için söylüyorum.
Bu şarkıyla hangi mesajı vermek
istediniz? Politik bir figür olmaktançekindiniz mi?
Şarkıda iki mesaj olduğuna inanıyorum. İlk olarak bu tarz olayların gelecekte yaşanmasını engellemek için insanlarımızın bu trajedileri unutmamaları gerektiği. Bunları çocuklarınıza anlatın, hatırlayın olanları. Ayrıca şunu demek istiyorum insanlara: Bir gelecek yaratmak için köklerimizi ve nereden geldiğimizi unutmamalıyız. Eğer kendi ailemize, kültürümüze ve tarihimize saygı gösterirsek diğer kültürlere de saygı duymamız gerektiğini anlayabiliriz. Ve bu dünyanın daha güzel hale gelmesini sağlar. Ben bir müzisyenim ve biliyorum ki sanata politika girdiği anda yaratıcılık son bulur. Bu alan kesinlikle beni hiç ilgilendirmiyor. Eurovision’u kazandıktan sonra çeşitli politik forumlardan, konferanslardan katılım davetleri aldım. Hepsini reddettim çünkü bana göre değildi. Ülkeme ve insanlarıma bir şarkıcı olarak iyi geldiğimi hissetmek istiyorum. Müzik güçlü bir silahtır. Ve insanları politik konuşmalara göre daha derinden etkiler. Politikacılar gelir ve gider ama müzik sonsuza kadar kalır.

Ukrayna başkanı Petro Poroshenko’danUkrayna Halk Sanatçısı unvanıaldınız. Yarışmadan sonra neler oldu

Yarışma sonrası tepkiler gerçekten çok güçlüydü. Ülkenin her yerinden binlerce mesaj aldım. Kiev Havaalanı’na ulaştığımda Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’dan da tebrik mesajı aldım. Havaalanında onlarca kamera ve kalabalık bir toplulukla karşılaştım. Sonraki günlerde Ukrayna ve Kiev’de resmi davetler, basın toplantıları, röportajlar, konserlerde yer aldım. Bu gerçekten çok mutluluk vericiydi. Ama fiziksel ve duygusal anlamda çok yorucuydu. Benim için 1944’le dünyanın her yerinde ailemin ve tüm Kırım Tatarlarının hikayelerinin duyulması çok önemliydi. İnsanlara dokunabilmek ve Eurovision zaferiyle Ukrayna’nın savaş tartışmaları yerine pozitif olarak konuşulması beni çok mutlu etti.
Aileniz nasıl karşıladı şarkınızı ve başarınızı?
Benimle gurur duydular. Ama benim için önemli olan 1944’te ailemin, ve tüm Kırım Tatarlarının yaşadıklarının tüm dünyada ve Ukrayna’da duyulmasıydı. İnsanları etkilediğim ve empati kurmalarını sağlayabildiğim için çok mutluyum.
Günümüzde de dünyada 1944’e benzer trajediler yaşanıyor. Sizce barış içinde yaşamanın anahtarı nedir?
Sanırım insanların barış içinde uyumlu yaşaması uzun zaman alacak. Barışın anahtarı en başta herkesin bireysel olarak değişmesinden geçiyor. Kişisel olarak farklı olmak, dünya görüşünüzü değiştirmek, objektif olarak insanların dünyayı daha iyi bir hale getirmeye çalışması, diğer kültürlere, dinlere ve özgürlüğe karşı toleranslı olmak, insanların birbirini sevmeleri gerektiği herkesin söylediği evrensel gerçekler. Tarihin bize bunları öğretiyor ama insanlık bunu başaramıyor, öğrenmiyor.
Şarkının nakarat bölümünde bizlerin de rahatlıkla anlayabileceği Kırım lehçesini kullandınız. Türk müziği hakkında ne düşünüyorsunuz? Türkçe şarkılar söylüyor musunuz?
Evet nakaratı Kırım Türkçesi ile söyledim. Türkçe’ye çok yakın. Şarkıyı dünyanın birçok yerinden dinleyen Türklerin de anlıyor olması beni çok mutlu etti. Türk müziğini çok seviyorum. Çok fazla dinlediğimi söyleyemem ama dinlediğim şarkıların çoğu çok iyiydi. Sezen Aksu, Candan Erçetin, Rafet El Roman, Volkan Konak en sevdiklerim.
Müzisyen kökenli bir aileden geliyorsunuz. Bu kadar müzik dolu bir evde geçen çocukluğunuzdan biraz söz eder misiniz?
Babam orkestra şefi, annem bir piyanist. Çocukluğum evde klasik müzik dinleyerek geçti. Bunun yanı sıra, halk müziği, soul ve funk müzik de evimizin vazgeçilmez parçasıydı… Babam ve büyükannem halk şarkılarını çok güzel söyler. Özellikle babam birçok halk şarkımızı bilir, haliyle ben de çok özümsedim. Çok küçük yaşlarda şarkı söylemeye başladım. Tüm aile ve komşularımızla tatillerde, özel günlerde ve partilerde şarkı söylerdik ve hepsi farklı enstrümanlar çalardı. Sonrasında Simferopol Music Koleji’ne devam ettim ve ardından Kiev Ulusal Müzik Akademisi’nde opera eğitimi aldım. O yıllar boyunca caz müziğine âşık oldum ve birçok festivalde caz söyledim. 2009 yazında New Wave Uluslararası Genç Şarkıcılar Yarışması’na katıldım ve birincilik kazandım. Bu kariyerimde büyük bir dönüm noktasıydı. Beste yapmaya başladım ve dört albüm çıkardım. Tüm şarkıların söz ve müziği bana aitti. Bu yaz ayında da Universal Music Group 1944 adlı albümümü Avrupa ve Amerika da yayımlayacak.
Opera bölümünü bitirdiniz ama kariyerinize pop müzikle devam ediyorsunuz. Opera ile ilgili bir projeniz var mı?
Akademik müzisyenlerin olduğu bir ailede büyüdüm, haliyle klasik müzik vazgeçilmezim. Aslında müzik akademisinden mezun olduğumda klasik müzik kariyeri yapmak için La Scala’da eğitimlere katıldım. Kendi şarkılarımı yazdıktan ve seslendirdikten sonra bile sık sık operaya döndüm. Ukrayna’daki Stars in Opera yarışmasına katıldım. Geçen yıl da Ukrayna’nın bağımsızlık gününde Beethoven’ın Ode To Joy eserini seslendirdim. Yani hâlâ operaya yakınım, uzak sayılmam.
New Wave Uluslararası Genç şarkıcılar yarışması ve ardından Eurovision… Yarışmalar sizin için ne ifade ediyor?
Gerçeği söylemek gerekirse yarışmalardan nefret ediyorum. Her seferinde çok geriliyor ve stres yaşıyorum. İzleyiciler sizi sadece sahnede ne olduğu ile değerlendiriyor. Ama bir şarkıcı için aylar süren çok yorucu bir ön hazırlık süreci var. Diğer taraftan bazı şarkıcılar için kazanılan başarı kariyerleri bir dönüm noktası olabiliyor. Bunu iki yarışmada da yaşadım.
Eurovision şarkı yarışmasına katılmaya nasıl karar verdiniz?
Benim içim muhteşem bir onur ve büyük bir sorumluluktu. Ukrayna müziğini duyurmak ve insanlara göstermek için çok güzel bir fırsat olduğunu düşünüyorum. Eurovision bana geniş kitlelere hitap etme imkanı sundu.
Türkiye’ye konser vermek için geleceksiniz… İstanbul’a da sık sık geldiğinizi biliyoruz. Sizi ülkemizde en çok neresi etkiliyor?
İstanbul’u çok seviyorum. Bu güzel şehirde konser verecek olmaktan hem çok gurur duyuyorum hem de çok heyecanlıyım. Elbette en iyi şarkılarımı içeren çok özel bir program hazırladık. Kırım Tatar halk şarkılarının yanı sıra seyircinin şu ana kadar duymadığı şarkılarımı seslendireceğim. Sertap Erener’le sahnede de bir sürprimiz olacak.
17 Ağustos’taki İstanbul konserinizde sahneyi Sertab Erener ile paylaşacaksınız. Sertab Erener de 2003 yılında Riga’da yapılan Eurovision şarkı yarışmasında Türkiye’yi temsil etti ve ülkemize birincilik getirdi. Erener ile aynı sahneyi paylaşacak olmak nasıl bir duygu?
Sahnede Sertab ile birlikte olma fırsatım olacağı için gerçekten çok mutluyum. Sürprizler hazırlıyoruz. Mutlaka gelmeli ve konseri izlemelisiniz.

Kaynak: Sabah