Bilindiği üzere 2003 yılından sonra Eurovision’a olan talep giderek artar ve yarışmanın tek gecede olması süre sıkıntısı nedeniyle imkansız hale gelir. Bunun üzerine EBU 2004 yılında tek yarı finalli sistemi, 4 yıl sonra ise sayının daha da artması üzerine çift yarı final sistemini uygulamaya başlar. Haliyle hayatımıza yeni heyecanlar girer. İşte bunlardan bazıları…
-Eurovision yılda tek geceyle sınırlı kalmadı. Önce 2004 yılında 2 gecelik 2008 den itibaren ise 3 gecelik bir heyecan haline geldi
-“Bu şarkının burda ne işi var?” dediğimiz şarkılar yarı finallerde elendi ver tertemiz bir final gecesi izler olduk
– Ya da tam tersi oldu… En iyi dediklerimiz yarıfinalde elendi
– Yarı finallerde postcardları izlediğimiz için büyük finalde acil durumlarda postcardları “tuvalet molası” olarak kullanabildik.
– Tabi bu durum büyük 5 ve ev sahibi için geçerli değil…
-Ek yarı final demek ek “interval act” demek oldu. Haliyle ev sahibi ülkeyi daha iyi tanıma imkanı bulduk
-Büyük final için sıralama yaparken şarkıların yarıfinallerde aldığı alkış yoğunluğunu bir ölçü birimi olarak kendimize aldık.
-Tabi alkışlar bazen bizleri yanılttı…
-Ülkelerin “sonuncu olmak” ve “sıfır puan çekmek” gibi fobilerine bir yenisi daha eklendi: yarı finalden çıkamamak.
-Bundan daha acısı “hiç final yüzü görememek” diye bir şey girdi hayatımıza
-İki resim arasındaki 7 farkı bulun oyunun ileri versiyonunu oynamaya başladık. Sanatçıların performanslarında yarı final ve final arasında fark var mı? Kamera açılarında sapma var mı? Bunları sorgular olduk.
-Belkide en önemlisi Eurovision gecesinin ertesinde sınav, okul, iş olma olasılığı arttı. (Hiçte bile kesinleşti.)
-Final sıralaması, ilk 5’in tahmini gibi bahislerimize bir yenisi eklendi: “Finale kim çıkacak?”
-Yarı finalden favorisi çıkmayınca kahrından finali izlemeyen yeni bir jenerasyon oluştu.
-Ve biz Türkler yarı final olgusuyla suratımıza telefon kapatılmasına bağışıklık kazanıp daha az sinirlenir olduk…
https://youtu.be/e5iLUwhXHzE?t=1m33s